









TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş, başkanlığında toplandı.
TCMB Başkanı Fatih Karahan, komisyonda Merkez Bankası’nın faaliyetlerine ilişkin sunum yaptı.
"MEDYAN ENFLASYONA BAKTIĞIMIZDA, YILLIKLANDIRILMIŞ ENFLASYONUN YÜZDE 30’UN BİRAZ ÜZERİNDE OLDUĞUNU İMA EDİYOR"
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, sunumunda küresel ekonomi ve ticaret politikaları, finansal piyasalar, enerji emtia fiyatları, iktisadi faaliyetlere ilişkin bilgi verdi. Enflasyondaki düşüş sürecinin devam ettiğini aktaran Karahan, “2024 yılının Haziran ayında başlayan dezenflasyon süreci devam ediyor. Tüketici enflasyonu nisan ayında yüzde 37,9 oranına gerileyerek, 2024 Mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla kesintisiz ve önemli bir düşüş gösterdi. Ana eğilim göstergeleri dezenflasyon sürecinin devamına işaret etmektedir. Enflasyondaki gidişatı daha sağlıklı görebilmek amacıyla oluşturduğumuz ana eğilim göstergelerini de yakından takip ediyoruz” dedi.
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, TCMB Başkanı Fatih Karahan’ı 5 euro ve 200 TL’lik banknotlarla karşılayarak “5 euro 200 TL’den daha büyük. Bizim itibarımız bunla ölçülüyor” dedi. Karahan, Ağbaba’ya “Konuşacağız” cevabını verdi.
Karahan, enflasyona ilişkin şunları söyledi:
- "Bu göstergeleri oluştururken enflasyonu geçici şoklardan, mevsimsel etkilerden ve dalgalanmalardan arındırıyoruz. Ana eğilim ocak ayındaki artışın ardından, şubat-mart döneminde önemli bir yavaşlama gösterdi. Nisan ayında ise finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle ana eğilimde kendi hesaplamalarımıza göre bir yükseliş izledik.
- Bununla birlikte gerek kullandığımız altı göstergenin ortalaması gerekse tahmin performansı görece iyi olan medyan enflasyona baktığımızda, bu göstergeler yıllıklandırılmış enflasyonun yüzde 30’un biraz üzerinde olduğunu ima ediyor. Bu da bize dezenflasyonun süreceğini gösteriyor. Mal enflasyonundan sonra hizmet enflasyonundaki düşüş de belirginleşmektedir. Tüketici fiyat gelişmelerine alt gruplar bazında baktığımızda, mal enflasyonunun görece düşük seyrettiğini görüyoruz.
- Temel mal enflasyonu, yılın ilk üç ayındaki ılımlı seyirle birlikte, yıllık bazda yüzde 20 seviyesine geriledi. Finansal koşullara duyarlılığı yüksek olan dayanıklı tüketim mallarında ise yüzde 19 seviyesinde bir enflasyon söz konusu Mallara kıyasla kademeli bir biçimde gerçekleşse de hizmet sektöründe de yavaşlama eğilimi görüyoruz. Son bir senede hizmetler sektöründeki enflasyon 40 puandan daha fazla bir düşüş gösterdi.
- Yıllık olarak baktığımızda düşüş eğilimini sürdüren gıda fiyatları, mart ayında ramazan ayının da etkisiyle yükselmesinin ardından nisan ayında daha ılımlı bir artış kaydetti. Ancak, geçtiğimiz ay yurt genelinde gerçekleşen zirai don hadisesi önümüzdeki dönem için, başta meyve olmak üzere, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdı.
"DÖVİZ KURUNDA GERÇEKLEŞEN ARTIŞIN TÜKETİCİ FİYATLARINA OLAN YANSIMASINDA TOPLAM TALEP KOŞULLARININ SEYRİ ÖNEMLİ BİR ROL OYNAYACAK"
- Son dönem finansal piyasalardaki gelişmelerin fiyatlara ve beklentilere olan yansıması bir diğer önemli konu. Nisan ayında aylık temel mal enflasyonunun yükseldiğini, hizmet enflasyonundaki artışın görece sınırlı olduğunu gördük. İthal girdi içeriğine bağlı olarak, kur gelişmelerine hassasiyeti yüksek olan dayanıklı tüketim malları gibi bazı temel mal kalemlerinde bu dönemde fiyat artışları güç kazandı.
- Öte yandan, nisan ayı fiyat gerçekleşmeleri, döviz kurunda gerçekleşen artışın tüketici enflasyonuna ilk yansımalarının, emtia fiyat düşüşlerinin de desteğiyle, 2023 yılına kıyasla daha sınırlı olduğunu ima ediyor.
- Bu konuda daha sağlıklı bir değerlendirme için mayıs ayı fiyat gelişmeleri önemli olacak. Emtia fiyatlarındaki düşüşün dezenflasyonu desteklemesi beklenmektedir. Döviz kurunda gerçekleşen artışın tüketici fiyatlarına olan yansımasında toplam talep koşullarının seyri önemli bir rol oynayacak.
- Buna ek olarak, emtia fiyatlarında küresel ticarete yönelik kaygılarla yakın dönemde gözlenen düşüşün, kalıcı olması durumunda kur kaynaklı yukarı yönlü etkinin bir kısmını telafi edebileceğini değerlendiriyoruz."
"SIKI PARASAL DURUŞU DESTEKLEYİCİ ADIMLAR ATTIK"
Karahan, son dönemde finansal piyasalarda oynaklık gözlendiğini belirterek belirsizliklerin arttığı bir ortamda riskten kaçınmanın bir sonucu olarak mart ayının ikinci yarısında finansal piyasalarda değer kayıpları ve oynaklıklar gördüklerini kaydetti. Karahan, bu durumun makroekonomik görünümü bozmaması için gerekli önemleri hızlı bir şekilde aldıklarını aktararak, şöyle sürdürdü:
- "Aşırı oynaklık sergileyen göstergelerdeki artış daha sınırlı kaldı. 2 Nisan tarihinde açıklanan ek gümrük tarifelerinin beklentilerin çok üzerinde olması, küresel piyasalarda oynaklığı ve satış baskılarını artırdı. Bu hareket ülkemizi en çok risk priminde gözlenen artış üzerinden etkiledi. 9 Nisan tarihinde Çin’e uygulananlar dışında kalan ek tarifelerin 3 ay süreyle ertelenmesiyle birlikte piyasalarda olumlu fiyatlamalar gerçekleşti. Proaktif ve piyasa işleyişi içinde attığımız adımlar sıkı para politikası duruşunu destekledi.
- Finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskleri değerlendirerek sıkı parasal duruşu destekleyici adımlar attık. Fonlama maliyeti ile başlamak gerekirse, öncelikle 20 Mart tarihinde bir ara toplantı düzenledik. Bu toplantıda, oynaklığın geçici olabileceğini değerlendirerek politika faizini artırmak yerine Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını yüzde 44’ten 46’ya yükselttik. Bir hafta vadeli repo ihalelerine ise bir süreliğine ara verdik."
"YEREL GELİŞMELER ÖZELLİKLE YURT DIŞI KAYNAKLI DÖVİZ TALEBİNDE ARTIŞA SEBEP OLDUĞU GÖRÜLÜYOR"
Sıkı para politikası duruşunun rezervleri desteklediğini vurgulayan Karahan, şu bilgileri paylaştı:
- "Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güveninin artması rezervlerimize olumlu yansırken son dönem yerel ve uluslararası gelişmelerin özellikle yurt dışı kaynaklı döviz talebinde artışa sebep olduğu görülüyor. 22 Mart 2024’te 124 milyar dolar seviyesinde olan brüt rezervler 14 Mart 2025’te 171 milyar dolara yükselmiş olup 25 Nisan 2025 tarihinde 141 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
- Swap hariç net rezerv ise 22 Mart 2024’ten 14 Mart 2025 tarihine kadar -65 milyar dolardan 66 milyar dolara yükselirken, 25 Nisan’da 17 milyar dolar olarak kaydedildi. Sonuç olarak, 22 Mart 2024 ile 25 Nisan 2025 tarihleri arasında, brüt rezervler 17 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 81 milyar dolar iyileşti."
"DÖVİZ KURUNUN SEVİYESİNE YÖNELİK HERHANGİ BİR HEDEFİMİZ YOK"
Karahan’ın sunumunun ardından komisyon üyesi milletvekilleri, görüş ve önerilerini paylaşarak Karahan’a sorular yöneltti.
Karahan, Merkez Bankası’nın bir devlet kurumu olduğunu vurgulayarak, bu bağlamda kararlarını fiyat istikrarına ulaşacak şekilde aldıklarını kaydetti. Karahan, “Dezenflasyon için talep ve beklenti yönetimi yaparak dezenflasyonu patikamızla uyumlu bir şekilde tesis edecek parasal sıkılığı sağlıyoruz. Bildiğiniz gibi birkaç yıla yayılan bir süreçten bahsediyoruz. Yüzde 75’ten tek haneye inmesi öyle bir yıl içinde çok mümkün olmuyor” ifadelerini kullandı. “Hem anlık hem de geleceğe yönelik tüm riskleri hesaba kattıklarını” kaydeden Karahan, "Merkez Bankası olarak hamlelerimizi yaparken de elimizdeki tüm para politikası araçlarını en etkin biçimde kullanmaya gayret ediyoruz” dedi.
Karahan, Merkez Bankası’nın rezerv müdahaleleri, rezerv yeterliliği, görünümü ve şeffaflıkla ilgili soruları şöyle yanıtladı:
- "Döviz kurunun seviyesine yönelik herhangi bir hedefimiz yok. Bunu daha önceki sunumlarda söyledik. Fakat kur politikamızı döviz kurunda aşırı oynaklığı engelleyecek şekilde belirliyoruz. Arz talep dengesizliğinin çok yüksek olduğu dönemler oluyor. Bu dönemlerde biz rezervlerimizi döviz likiditesini piyasaya sağlamak için kullanıyoruz. Bunu iki yönlü de kullanıyoruz. Geçen sene çok fazla döviz arzı olup, döviz talebi az olduğunda alım yönlü müdahalelerle; son dönemde de talebi çok fazla arzı öz olduğunda, aşırı oynaklığı her zaman engellemek için satım yönlü yönler müdahalelerde de bulunduk, bulunuyoruz.
- Burada döviz kuru riskine karşı koruma sağlayan son dönemde bu müdahaleler dışında bir de Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başladık. Bu da kurumsal talepte ilk günlerde gördüğümüz döviz talebinin oldukça önüne geçmiş oldu. Türk lirası da reel değerlenme politikamızın dezenflasyon politikamızın sacayaklarından biri. Bu son dönemde attığımız adımlarla da enflasyon görünümüne dair ortaya çıkan, belirginleşen yük riskleri özellikle yukarı yönlü riskleri bertaraf etmiş oluyoruz."
"SON DÖNEMDE DE BELLİ BİR MİKTAR AZALMA SÖZ KONUSU"
Rezerv yeterliliğine ilişkin konuşan Karahan, “Merkez Bankası olarak olası şoklara karşı gerekli döviz likiditesini bulundurmak amacıyla biz rezerv tutuyoruz. Son dönemde de belli bir miktar azalma söz konusu. Mevcut durumda tabii ki yeterlilik ölçütlerine baktığımızda birden fazla yeterlilik var. Burada kısa vadeli borç oranına baktığımızda rezerv seviyesi yeterli seviyede değil. Kendi değerlendirmemiz açıkçası rezerv yeterliliğinin tam olarak olmadığı yönünde dolayısıyla önümüzdeki dönemde piyasa koşulları el verdiğince rezerv bir biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bunu yaparken de ama en önemli öncelik olarak aktarım mekanizmasını ve likidite koşullarının olumsuz etkilenmemesine dikkat edeceğimizi vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
MERKEZ BANKASI'NIN 19 MART VE SONRASINDA PİYASALARA MÜDAHALESİ
Merkez Bankası’nın 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonun ardından müdahale etmede geciktiğine ilişkin soruya Karahan, şu cevabı verdi:
- "Aslında yurt dışı bankaların, Türk bankalarıyla yapabilecekleri işlem limitleri var. Bunlar bizim dışımızda koyulmuş limitler. Yurt dışı bankalarının Türk bankalarına koyduğu bu limitler kısa sürede de olunca ani bir yükseliş yaşandı ama o gün döviz işlem hacmi yani günlük işlem hacmi tarihsel ortamların çok üstündeydi. Daha önce de söylediğim gibi yurt dışı kaynaklı bir gelişmeydi. Bunu takip eden birkaç günde de yine yüksek döviz talebi seyrekti ama bizim aldığımız önlemler sayesinde 19 Mart'takine benzer bir hareket yaşanmadı.
- Piyasadaki oynaklığı kontrol altına aldık. Aşırı oynaklık gözlenen piyasa koşullarında oynaklığı düşürücü müdahalelere devam edeceğiz ve döviz piyasasındaki likidite koşullarını yakından izlemeye devam edeceğiz. Genel politika duruşumuzla ilgili bir kere her zaman hedefimiz enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarıdır.
- Burada biz neden indirime patikasındayken yukarı yönde hareket ettik? Çünkü son dönemde yaşanan gelişmeler enflasyon görünümü açısından risk oluşturdu. Yukarı yönlü riskleri arttırdı. Biz de burada sıkı parasal duruşu destekleyici tedbirleri ivedilikle aldık. Tedbirli bir faiz artışı olduğunu söyleyebiliriz. Burada piyasadaki oynaklığı sınırlamak üzere Türk lirası ve döviz likiditesine yönelik başka tedbirler de aldık.
- Genel olarak böyle dönemlerde finansal piyasanın etkin işlemesi oldukça önemli. Biz de bu konuda üzerimize ne düşüyorsa yapmaya gayret ettik ve proaktif bir şekilde yani bozulma olmadan, makro finansal istikrar bozulmadan bu önlemlerimizi hızlı bir şekilde aldık. Bundan sonra da politika faizini atacağımız adımları her zaman enflasyon görünümüne odaklamaya devam edeceğiz.”
ENFLASYONUN ANA EĞİLİMİNDE DÜŞÜŞ VURGUSU
Enflasyonun ana eğiliminin düştüğünü aktaran Karahan, “Enflasyonun sürekli düşüyor olması bu son ay yaşanan çalkantılara rağmen olumlu bir verinin gelmiş olması, enflasyon görünümünün çok ciddi bozulmadığını gösteriyor” şeklinde konuştu.
Talepteki dengelenmenin önemine dikkat çeken Karahan, “Hem hani halkının hem de reel sektörün beklentileri önemli. Reel değerlenme de tabii ki bir saç ayaklarından bir tanesi. Bu da enflasyondaki düşüşü destekliyor. Geldiğimiz noktada mal enflasyonu zaten bir süredir düşük seviyelerde ama hizmet enflasyonundaki düşüşün belirginleşmesi oldukça olumlu. Sadece kira ve eğitim tarafında bir miktar daha yüksek katılık devam ediyor" şeklinde konuştu.
Karahan, para politikasına ilişkin sorulara, “Kısa dönemli bir yavaşlama olabileceğini söyledik. Geçen senede ikinci ve üçüncü çeyrekte zaten bir miktar ekonomi büyümenin yavaşladığını gördük. Şu anda talepte talepte dengelenme oluyor. Dolayısıyla büyüme bir miktar eskiye göre daha düşük olsa da iç taleple dış talebin katkısı daha dengeli” diyerek yanıt verdi.
"FARKLI BİR İŞ İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEN İNSANLAR ATIL İŞ GÜCÜNDE SAYILIYOR"
İşsizlik ve atıl iş gücü arasındaki farkın önemli olduğunu dile getiren Karahan, şu değerlendirmeyi yaptı:
- "İşsizlik oranı, son dönemde baktığımızda yüzde 7,9 yani oldukça düşük seviyelerde. Ama atıl iş gücü de aynı sürede artarak şu anda yüzde 28,8 seviyesine gelmiş durumda. Bir kere her şeyden önce iş gücü piyasasının manşet göstergelerini ima ettiğinden daha az sıkı olduğuna işaret ediyor. Biz para politikasını belirlerken, enflasyonu etkileyebilecek geniş bir veri setini dikkate alıyoruz. Geniş tanımlı işsizlik neden işsizliğin tersi yönünde? Burada popülarite kazanan iki sav var.
- Birincisi; iş bulabileceğinden ümidini kesen insanların iş bulmayı bırakmış olması. İkincisi; yarı zamanlı çalışan ama daha tam zamanlı çalışmak isteyen dolayısıyla işinden memnun olmayan insanların artmış olması. Bu nedenle işsizliğin düşük olduğu ama atıl iş gücünün yüksek olduğu iddiası var.Biz bunları epey bir süredir mikro verilerden yaptığımız analizle detaylı olarak inceledik.
- Aslında bu iki savında asıl nedenler olmadığını değerlendiriyoruz. Atıl istihdam için de zamana bağlı eksik istihdamdakinin yüzde 60’ı tam zamanlı çalışıyor. Farklı bir iş istediğini söyleyen insanlar atıl iş gücünde sayılıyor. Bu geniş kapsama göre işsiz sayılıyor. Bunların zaten çoğu yani yüzde altmışı tam zamanlı işte çalışıyor. Bu da aslında pandemi döneminde ortaya çıkan ve yaygınlaşan çalışma koşullarını değiştirme isteğinin bir yansıması.”
"TCMB SAHİPLİĞİNDEKİ ALTIN MİKTARI 50 TON ARTTI"
Karahan, enflasyona göre asgari ücretin belirlendiğine ilişkin kamuoyunda yer alan iddiaları reddederek, “Bu bir gazete haberinde yer almıştı ama o zaman da gerçek değildi. Şimdi de gerçek değil. Gerçek olan şu yüksek enflasyondan dolayı ücretler eriyor. Bizim yapmamız gereken enflasyonu kalıcı olarak düşürmek. Bunu başardığımızda alım gücünde de kalıcı düzelme olacağını değerlendiriyoruz” dedi.
Merkez Bankası’nın 2024 yılında yurt içi ya da yurt dışında altın satışı yapmadığını vurgulayan Karahan, “TCMB sahipliğindeki altın miktarı tam tersi 50 ton arttı. Neden böyle bir azalma haberi söz konusu oldu? Çünkü bizim likidite yönetimi amacıyla daha önce yaptığımız swaplar vardı. Bize ait olmayan ama bizde duran ve karşılığında TL verdiğimiz. Biz geçen sene bu işlemleri kapattık. Bu nedenle emanet tuttuğumuz altın 65 ton azaldı” şeklinde konuştu.